1 Eylül 2008 Pazartesi

YEŞİL..

başlamadan önce kendim için bir not..
yazmak düpedüz fahişeliktir..


ben ve tanrım ve inançlarım.. sen ve tanrın ve inançların.. ve benim seni anlayabilme olasılığım.. ve benim senin inancını anlayabilme olasılığım ve tanrımın tanrını anlayabilme olasılığı ve senin beni, inancımı ve tanrımı anlayabilme olasılığın.. ve ikimizin bir anlaşmazlık halinde birbirimize saygı duyabilme olaslığımız.. ve sen, ben ve kalan milyarlarca insan için bunların birbiriyle örtüşebilme olaslığı.. düşündükçe cinayetler ne kadar da olası geliyor gözüme.. yüzde kaça indirgemiş durumdayız şu an faili meçhullerimizi.. ben ve sen ve senin tanrın ve bir portakal ağacı gölgesi.. ve akabinde benim tanrımın elinde piknik sepetiyle aramıza katılabilme olaslığı..
sonra tanrılar oyun oynarken biz sevişiriz.. gölgelik güneşin batışına doğru iyice genişledikçe hareketlerimizi olanca yayvanlaştırıp kalan 6 milyarıda katarız karın boşluğumuza.. bol sigara içip kahkahalar atarız.. ya da tanrılarımız sevişirken biz etin ne kadar daha ateşte kalırsa mutluluk vereceğinden bahsederiz.. sonra senin tanrın benim tanrıma ellerinin kanını gösterirken benim tanrım senin tanrının yanağına utangaç bi buse kondurur..
savaşlar çarşafımıza karışalı çok olmuş sahi.. ilk beklenti değilmi kan, saf ve tutkulu olması gereken sevişme gecelerinde terli tükürüklü çarşaf köşelerinde.. doğduk büyüdük üreyip ölmeliyiz oysa.. ve kullanma talimatının her virgülünde kan varken.. savaşlar mı durmalı.. ya da her ölen biraz daha mı kanatmalı.. ölümlerimizle bak nasıl da mutlu oluyo şirin şeker tanrılar.. azıkları umutlarımızmış sahi.. şimdi biraz daha aralamalıyım ki kaburgalarımı.. hepinize yetsin kırmızı ve ekşimtırak hayat sıvım.. dünyanız için kanamaktayım.. ve kuytu bi köşede sanrılarımla sancılanmaktayım.. sevişin tanrılar.. ve kanayın insanlar.. bekareti taze bozulmuş bir kadın kıvamında titreyin.. tanrının kocaman çarşafını kanatmamız için daha çok kanayın..

Hiç yorum yok: