1 Eylül 2008 Pazartesi

Morg

Gri ve uzun bir koridorun sonunda büyük kapıların ardındaki oda binanın belki de en kuytu köşesinde bulunmaktaydı.. Binayı tasarlayanlar, odanın içinde yapılacaklardan sanki önceden haberleri varmış gibi onu gizleyebilecekleri en kuytu noktaya koymuşlardı.. Her ne kadar bir devlet binası da olsa insanları içinde barındıran her yapı gibi pisliği saklama görevini başarıyla yerine getiriyordu..

47 yaşına gelmiş olan Cihan Bey (ki insanların ona bey demesi rütbesinden dolayı değil sevilen ve saygı duyulan bir emekçi olmasından kaynaklanmaktaydı) her gece yaptığı gibi binanın çeşitli noktalarını teftiş edip, eksiklikleri tek tek not ediyordu.. Mesaisi aslında kesin saatlerle belirlenmemiş olan tek personeldi.. Her odaya girme yetkisi vardı.. Ve insanlar onun geceleri odalarına girip çıkmasından rahatsızlık duymayacak kadar ona güveniyorlardı..

"Hmm.. Yanmayan florasanlar. Ve sanırım şurda küçük bir sıva çatlağı peydah olmuş.."
'Ayşegül hanımın odasına yarın bir ekip gönder' diye ekledi not defterine.. Binanın ayakta durmasını ve hatta bu işletmenin hala böyle sağlıklı yürümesinin tek sebebi olarak kendinin gösterilmesinin haklı gururuyla işine devam ediyodu.. Gündüz her yerde onlarca müdür, idare amiri.. Şefler, bakıcılar ve personel varken bu gururdan eser bile olmazdı; ama bina boşalmaya başlayınca.. Ya da en azından sadece kalmak zorunda kalanlar binada yerlerine dağılınca olağan turlarına başlar ve bu gururu konuşamayan ve asla duymayan duvarlara sergilerdi.. Yavaş yavaş en sevdiği koridora geldi.. Binada çalışan herkesin bildiği ama bir şekilde bahanelerle girmek istemedikleri odaya.. Daha yarım saat evvel bu kapılardan çıkmıştı Cihan Bey.. Ama işte.. Biraz iş ve iş arası aperatif sex yanlısı bir insandı.. Evet belki dört dörtlük bir insandı ama kimsenin bilmediği kendince masum bazı kaçamakları da olmuyor değildi... Hem sonuçta o da insandı, ve eğer bir insan, günde 16 saat bir binaya kapatılırsa onun içinde yemek yemesi, uyuması ve sevişmesi anormal bir durumu olmamalıydı..

Kapının arkasından beyaz, soğuk bi ışık yeri aydınlatıyordu.. Kapıyı iki eliyle itti..
Pek güçlü kuvvetli sayılmazdı Cihan Bey, 1,80 boylarında kemikli bir vücudu vardı ve güneşe çıkmamanın doğal etkisi olarak bedeni kireç gibi beyazdı.. Odanın ortasına çektiği masanın üzerinde sevgilisi uyuyordu.. Yarım saat önce yanında ayrılmıştı, ve bu yarım saatte bu geceki partneri uyuyakalmıştı.. Ah gözleri kapalıyken bile o kadar saf ve güzeldi ki.. Teni bembeyazdı ve saçları altın sarısı.. Üzerindeki örtüyü yavaşça çekip boynunu kokladı.. Bazı yerleri morarmıştı.. Gülümsedi..
"Benim küçük prensesim.. Bu geceyi unutmaman için elimden geleni yaptım.."

Suratında ufak bi sırıtış vardı.. Gözlerinin içi parlıyodu.. Her gece olmasa bile pek çok zaman bu gizli kaçamaklar başka başka partnerlerle de olsa ona hayat veriyordu.. Bütün günün yorgunluğunu bu odada atıyodu.. Kimse bilmediği sürece bu küçük kaçamakların bi sorun olmayacağını biliyodu.. Altın sarısı saçları okşadı.. Bacaklarını ve kasıklarını.. Partnerinin hala gözleri kapalıydı.. Uzun süre öpüp koklama seansı devam etti.. Saatin kaç olduğunu vardiya değişimini denetlemek için kurduğu alarmından farketti.. Sabah olmak üzereydi.. Daha fazla eğlenmek olmazdı..
"Belki de en güzeli bu geceyi fazla uzatmamak.." dedi..
"Sonuçta beni bekleyen işim var.. Ve sen de devam etmeye pek hevesli değilsin.."

Kendinden 40 yaş daha taze olan etin üzerinde parmaklarını gezdirdi.. Kapalı gözlerini ve boyununu öptü.. Odayı temizledi ve uyuyan partnerinin üzerini örttü.. Her gece bu hayat böyle sürmez diye düşündü.. Uzun ve yorgun bacaklarının üzeride ağır ağır çıktı odadan.. Kanatlı kapı gürültülü bir sesle birbirine çarparak kapandı.. Bu sefer içerden koridora bir ışık gelmiyordu ama yine de içerde bırakılan altın sarısı saçlı kız çocuğu 7 yaşında ölmüş olmanın verdiği hüzünle kendi gibi bir düzine cansız bedenle dolabında gömülmeyi bekiyordu.. Ve belkide altın sarısı saçlarından çıkan ışıltı odanın kapısının üzerinde soğuk harflerle yazan morg yazısını daha da anlamsızlaştırıyordu.. Herkes susuyordu oysa odada.. Kemikli bir çift ayak koridorda uzaklaşmaya devam ederken oda gittikçe küçülüyordu..

"Oysa yapmayın diyordu tanrı.. O daha bir çocuk.."

Hiç yorum yok: