1 Eylül 2008 Pazartesi

omurga

gelmek üzere önümüzdeki fırtına.. kollarım açık.. ve gözlerim koyu griye çalan gökyüzüne bakmakta.. leş kokusunu daha şimdiden yakalamış olan kuşlar tepemizde.. korkusuzca ve ağır ağır ilerliyoruz rotamızda.. kaptanımız çığrından çıkan rüyalarının esiri olalı yüzyıllar geçti pruvamızdan.. geminin omurgası çatlamakta.. omurgamızda hissetmekteyiz ve biz ve deniz ve bizi çağıran koyu lacivert ve grinin tonlarını yeni yakalamış dul bırakanla.. oysa varacağımız hiçbir liman yok önümüzde.. ve hesaplarımız hep mezarlık buluşmalarında.. bir avuç toprağa hasret ilerlemekte bir kaç adam denizin üstünde.. bulantılar ve yükselip alçalan onursuzluklar.. bir avuç insan.. fırtına yaklaşmakta.. umutlar, engin derinliklerde kaybolma sevdalısı.. yolumuza çıkan yok.. yolumuzdan çıkmaya niyetimizde.. güverte insanı boğan ve yerden yere vuran bir kokuyla kaplı.. fırtına yaklaşmakta ama rüzfarı bile insafsızca bize yaklaşmamakta.. fırtına.. bir büyük tufan.. geçmişimizde bıraktıklarımız ya da unutamadıklarımız.. fıtına.. tüm kırdığımız ve canını yaktıklarımız.. yaklaşmakta.. gemimizin omurgası kadim ağaçtan.. o bile çatırdamakta.. et ve kemik ve ruhu kaplayan pembelik.. ne kadar sürer bu araf.. uçsuz bucaksız ceset tarlaları ve ölen her tayfanın beraberinde götürdüğü umut tohumları.. deniz gri.. ve sessizlik belkide manzarayı daha da koyulaştırmakta.. fırtına yaklaşmakta.. her biri ansızın üzerime çullanan.. geçmişimin hayaletleri, fırtına.. yaklaşmakta.. ölebilmek ne kadar da güzel bir düşünceler topluluğu.. oysa ebilmek ekini fiillerimize eklemeyeli yıllar olmuş.. sessizlik hakim.. boğucu bir sessizlik ve manzara gri bir fırtınayla kaplanmakta..

Hiç yorum yok: