1 Eylül 2008 Pazartesi

REQUİEM..

sis.. sonsuz sessizlik.. ve gri.. boğucu yakıcı, yıkıcı bir sonsuz gri.. ciğerlerime çektiğim her neyse.. artık o kadar da keyif verici değil.. mahşer yeri beklentileri yatılan rüyalar.. ama yalın bir çığlık sadece sunulan sunaklarımda.. kan.. damarlarımda gezenin o olduğundan bile şüpheli artık ellerim.. bişeyler gezinmekte.. girebileceği her hücremde.. kalp atışlarımın duruşu.. yıllar önce.. toprak kaplı göz kapaklarım.. ne kadar da ağır bir sorumluluk yalnızlık.. kimlerin ağladığınını ne önemi var şu an ardımdan.. gidilen yollar hep sonlarla kesilmekte.. oysa sonlandırmadağım binlerce hikayem var ellerimde.. sen, ya da sen, diye sayamayacağım çoklukta iblisler çevremde.. toprak.. toprak ve yine toprak.. ne kadar koyu kahverengi şimdi kurulabilecek hayaller.. kurgusu çoktan yapılmış bu bekleyişin.. haykırışlar karanlıkta kaybolmakta.. çekiştirmeyin.. bırakın, karanlığın boğucu nefesini yüzüme üflemeyin.. ızdırap ve çile.. sunağıma sunulanların tamamı.. kendi şafak ayinimde bileklerimden sızdırdığım kanım mı hala yoksa beni kutsal kılan.. yada kılınan her kutsallıkta beni biraz daha yaralayan.. uzaklaş tanrı.. bu kuytu benim.. haykırıyorum işte sana.. karanığımdan uzaklaş tanrı.. yoksa tüm unutulmuş kutsallıkların laneti üzerime olsun ki.. seni, beni ve geri kalanı.. ve sana inanan ve inanmayanı.. koyup aynı kefeye.. yakarım o çok gurur duyduğun dünyanı.. bana bulaşma tanrı..

Hiç yorum yok: