1 Eylül 2008 Pazartesi

sürü

Biz suyun başına erişmeye çalışan bir avuç insan.. Yol neresi.. Yolculuk nereye bihaber.. Nereden çıktık bu yola veya neden bu yolun yolcusuyuz bilincinde değiliz besbelli.. Duman dağlar çeldi gönlümüzü.. Anlamadığımız dillerde dualar kulaklarımızda.. Ellerimizde hep dost masalarından kalma anason kokusu.. Bir sabah ansızın.. Esti işte aklımıza.. Suyun başını göresimiz geldi belki.. Kurak bir vadinin arsız çocukları biz.. İsimsiz.. Atında donu olmayan kirli atletli.. Burnunda kurumuş sümükleriyle düştük yola.. Elbet yol uzun.. Hep tepe, menzil niyetine seçtiğimiz mekanlar... Nereden esti de çıktık yola.. Dudak değmemiş sulardan içmek için bunca nefes.. Yolumuzun üstü sis pus.. Bilmeden, kimselere söylemeden.. Ve en anlamsızı hiç haberleşmeden.. Biz.. Bir avuç insan.. Suyun başını göresimiz gelmiş besbelli.. Sayısız bir saatte ve koyu gri ile tuhaf bir mavinin ince ince içimize işlediği bir gökyüzünde.. Biz.. Suyun başını görmeye.. Ayaklarımız.. Yüz yıllık çatlaklar.. Nasırlarımız sızlamakta.. Ama kimsenin el sürmediği o dudaksız ve nefessiz suyun başı hayallerimizi süslmekte.. Nereden esti de çıktık bu umutsuz düşlere.. Binbir düşümüz var iken kolay yataklarımızda.. Yar yanından kalkıp gelen mi dersin.. Ana duasını almadan el yüz yıkamadan yola düşen mi.. Biz bir avuç insan.. Aptal ya da saçma sapan, onlar tarafından yorumlanan her düş.. Sahibi biz.. Hani eli yüzü sıradan olan.. Ve isminin önünde hiçbir sıfat barındırmayan.. Bir avuç insan.. Öylesine, belki sırf merakımzıdan.. Suyun başını göresimiz gelmiş hani düşmüşüz yollara.. Çoğul eki her ne kadar gidilen mevziye eklendiğinde sempatik dursa da, biz aslında hiç biz değiliz.. Adını bilmediğim insanlar.. Bir avuç desen sığmayız.. Lafın gelişi.. Düşmüşüz bir kere aynı yola.. Yok birbirimizle benzerliğimiz, atletimiz ve sümüğümüzden başka.. Yolumuz bir.. Beklediğimiz farklı.. Bulacağımız kim bilir ne? Binbir dert çile.. Huzursuzluk içinde.. Bir yudum içmek için kalan son nefesimizi de harcayacak kadar budalayız.. Elbet biz de insanız.. Olmasa olmaz.. Ama kör şeytan göresim gelmiş.. Görmeden olmaz..

Kurak coğrafya kurumuş insanlık parçası.. Dört tarafı derilerle çevrili bir et parçası sadece yürek.. Ada demeye bin şahit lazım.. Adı batasıca.. Ki batsa işimize gelmez ama.. İşte.. Lafın gelişi.. Lafın ise aslında ne gelmesi nede gitmesi belli.. Olduğu yerde duran kelimelerle cümleler yaratmaya çabalamaktayız.. Gökyüzü enteresen eflatun..

Soğuk yapmakta insanlık anadolunun bu vadisinde.. Elimiz yüzümüz kardeş hakkı.. Yemezsek olmaz.. Aç ile yürümenin verdiği haz tokluğumuzu farketmekten.. Ama olmaz.. Suyun başını görmeden olmaz..

Gırtlağımızda ucuz tütün mamülü sigara dumanı.. Eli avucu küçücük çocukların üzerinden geçmekte yürüdüğümüz yolun çizgisi.. Kim kiminle bilmeden ve belki de asla bilemeyecekken.. Bizim hani göresimiz gelmiş diye.. Kardeşim Hakkı.. Senin karnın aç iken.. Biz düştük yola.. Bir avuç.. Avuçlasan bir etmeyiz oysa..

Binbir umut.. Ve bir sürü umutsuz durumla.. Kimseye güvenmeden.. Güvenemeden elbet kanımızın kokusuyla beslenen.. Gözümüzü kapatmaya benden, senden ve bizimle, biz miyiz acaba diye düşnen herkesten tiksinerekten.. Biz, ki biz olamadan yürümek..

Suyun başı.. Esas mesele ordan gelmekte.. Ne kadar saf ve ne kadar berrak.. Hiçbir dudağın değmediği sulardan içmek.. Hakkım olmadan hakkınızı çalarak..

Ah.. Ne güzel şey güvensizlik.. Ve ne kadar lanetli duygu kardeşlik.. Öğrettikleri.. Öğrenebildiğim.. Suyun başı.. Evet.. Her biri silinecek zihnimden.. Hele bir varsam menzile.. İlk sizn kanınızla kirletreceğim besbelli vardığımız cennet bahçelerini.. Yol arkadaşlarım.. İlk kurbanlarm.. Olması gerektiği gibi.. Bana öğretildiği gibi.. Birsin birey ve bir sen içmelisin.. Oysa tüm dünyaya yeter yalnızlığın.. Merakın.. Sırf.. Sen istedin diye bu anlamsız yol almaların.. Biz.. Ve ben.. Ayrı kalsamda.. Bir avuç insan.. Sırf birbirimizi daha rahat öldürelim diye yol almışız suyun başına.. Kimsenin daha önce değmediği dudaklardan öpebilelim diye..

Hiç yorum yok: