1 Eylül 2008 Pazartesi

gece

kafamda yatan bir denemeden küçük bir son belkide..


Gecenin bir yarısı. Odanın duvarında asılı olan saate iki farklı soluk eşlik etmekte.. Aralık ayı olamsına rağmen odanın penceresi açık..
Gençten bir adam. Zayıf ve biçimsiz vücuduyla yanında çıplak bir kısrak ile bozkırın derinliklerine doğru uzanmakta. Yaklaşık iki saattir gözlerini sadece kapalı tutmakta.. Aklında daha önce binlerce kere tekrarladığı senaryonun aynısı dönmekteydi. Yıllar önce bir ihantle dünyaya gözlerini açan bu parıltı şimdi olgunlaşmış ve planlı bir intikam ile soluk alıp vermekteydi.. Kadın ise herşeyden habersiz gecenin yalınlığına sağmaktaydı memelerinden çıkan gül kokusunu. Adam doğruldu.. Bir ölü mezarından nasıl doğrulursa öyle doğruldu.. Sessiz ve huzursuz.. Aşık olduğu ve sonsuz nefretini içinde tek kare renkli bir fotoğraf gibi sakladığı karısına baktı. Binlerce zorluk yaşamışlardı o ihanet gecesinden sonra.. Ama adam hep bilmezden geldi.. Kadın sadece kabuslarında sanıyordu ihanetinin fısıltılarını.. Oysa bedeli gün geçtikçe katlanarak yanıbaşında uyuyordu.. Adam doğruldu.. yılardır karısını dünyanın en mutlu insanı yapmaya çabalıyordu. Yıllardır hep "herşey mükemmel" sözünü iki dudağın arasından söküp alamaya uğraşıyordu.. Bu gece olmuştu.. Bu gece o büyük geceydi.. Bu gece bu çarşaf son defa kan ile buluşup sonra sonsuza kadar hayat denen hikayedeki rolünü devredecekti işte.. Bir başka beyaza.. Kadın kötü bir şeylerin kötü gittiğini hisseder gibi sayıkladı.. Mutluluğunu bozan yada belki bozabilecek karabasanlara kafa tutuyordu bedensiz ruhani alemlerde.. Bu dünyada ondan mutlusu olamazdı.. Geçmiş hataları tanrı tarafından bağışlanmış bir aziz gibi uzanıyordu işte son nefesini onunla vereceğini düşündüğü adamın yanıbaşında.. Mutluydu.. Herşeyden herkesten çok mutluydu..
Adam ince kemikli parmaklarıyla yatağın yanındaki komidinin çekmecesini açtı.. Baba yadigarı usturasını çıkardı.. Kadın yıllardır garipsiyordu hemen yanıbaşında keskin bir aleti barındırma çabasını.. Anlamlandıramıyor ama yinede boşverebiliyordu işte.. Adam usturayı alıp yatakta oturdu.. Etine kemiğine baktı.. Damarlarından akan sıcak kana.. Nabzını hissetti.. Bir anda gelen ve belkide yıllardır kurduğu planı berbat edecek bir ürperti uzandı omuriliğinden kasıklarına.. Toparlandı.. Keskin metali damarlarının arasına soktu.. Ve derin bir kesikle hala sıcak olan öfkesini akıttı çarşafa.. Sessizdi jiletin tende açtığı kesik.. Ve bir kesikten en fazla bu kadar kan çıkar diye düşünürdü elbet şahit olanlar.. Uzandı. Nabzıyla birlikte çarşafın rengini değiştiren yaşam sıvısına aldırmadan en sevdiği kadının yanına uzandı.. Fısıtı halinde dudaklarından son döklen "tuhaf" oldu.. Tuhaf dedi.. Ve sonra sustu.. Gözlerinin yumup son nefesiyle lanetini fısıldadı karısının kulağına.. Yatak soğudu.. İki kişiden bir kişiye düşen popülasyon yatağın kişi başına düşen ceset sayısını bir anda bire çıkarmıştı.. Kadın uyanmadı.. Sabahın ilk ışıklarını umut sanıp.. Taki mutluluğa diye gözlerini açana kadar.. Kadın uyanmadı sabahın serinliği gözlerine vurdu.. Aralamak istemedi gözlerini.. Mutlu bir rüyadan uyanmıştı.. Biraz daha şımartılması lazımdı.. Yavaşça dönüp kocasına, hafifce araladı gözlerini.. Kırmızı ne tuhaf bir renkti.. Kadın sustu..

Hiç yorum yok: