14 Eylül 2009 Pazartesi

portakal

yatağa sığmaz oldu artık düşlerim.. havalar inceden soğuk. kemiklerimin en sana hasret kalan kısımalrı sızlamakta.. haberin var.. olmasa daha az koyardı adama.. her sabah üşüyerek uyanmak adetten oldu.. kapı pencere açık yatıyorum çatı katına sıkıştırılmış dört duvar dünyamda.. sen bir kaç kilometre uzağımda.. aynı şekilde ama belki sadece farkındalığıbn biraz eksikliğiyle benzer düşleri görüyorsun benimle.. ellerim kırışmaya başladı.. soğuğun işlemediği tek yer şakağımda peydah olan beyazlar.. zamanada kabahat bulmanın çiğliğini yaşamayıruz ikimizde.. o kadar heves edilen duygu vardki hayatta.. geç kalmamız şu dakikada tak ediyor kafamıza.. senin kapattığın yaralarım senden uzak kaldıkça hava ile temas etmekte ve her ruh gibi hava aldıkça son kullanma tarihi biraz daha öne çekilmekte.. yalın halde çarşafa dolaşmış fiileri yaşamaktan bıktım sanırım henüz 26 yaşımda.. ellerim kırışıyor anlatamıyorum insanlara.. ellerim ki dilmin çeviremediklerini anlatabilen. en çok övündüğüm ve ince iş erbabı ve belki teninin sıcaklığı anlam ve mana içeren her nesnenin temas sahibi ellerim kırışmakta.. üstelik sen dahil kimse bunun farkında olmamakta.. zamana suç atmak anlamsız ama zaman mutluluğu menzile koyunca nedense uzamankat.. yaz saati utgulamasına geçemedi umutların güneş aldığı coğrafya.. daha fazla cabala daha fazla uğraş. yoruldum demiyorun haşa.. ama artık zamanlardan içinde sadece bizim olduğumuz anlar coğalsa..

Hiç yorum yok: